17 Mayıs 2013 Cuma

3 öğün yemek yemeye ne zaman başladık?



Milliyet Haber'de yayınlanan bir haberde bir günde yemeyi normal karşıladığımız öğün sayısının tarihçesinden bahsediyor.

3 öğün yemek yemek, BBC’nin haberine göre sadece birkaç yüzyıllık bir alışkanlıkmış... Antik Roma’da tek öğün yeniyormuş, 17’nci yüzyılda zenginler kahvaltıyı başlatmış, ve öğle yemeğini de sanayi devrimiyle birlikte işçiler başlatmış.

Hep birlikte okuyalım:
3 öğün yemek yemeye ne zaman başladık?



Bizde peki bu değişim nasıl olmuştur dersiniz?

Beslenme Bülteni'nde yayınlanan bir makalede "Osmanlı mutfak kültüründe öğünler nasıldı?", ve sonrasında "Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş sürecinde nasıldı?" konularından bahsedilmiş.

Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Öğretim Görevlisi Özge Samancı'nın Osmanlı sarayının mutfak kayıtlarından aktardığına göre, Osmanlı toplumunda günde iki kez olmak üzere; sabah 10:00-11:00 saatleri arasında subh (sabah, kuşluk) taamı, ve güneş batmadan hemen önce, yani saat 16:00 ile 18:00 arası mesa (akşam) taamı arası yerlermiş. Bunun haricinde, sabah erken vakitte yapılan kahvaltı (kahve içmeden önce mideyi rahatlatmak için yapılan ufak tefek atıştırmalar) dışında esas bir öğün Osmanlı mutfak kültüründe yokmuş.

Samancı, Modernleşme ve sanayileşme ile birlite bu alışkanlığın yavaş yavaş değiştiğini, ve hatta 1917 yılında yayımlanmış Bilgi Yurdu Işığı adlı kadın dergisindeki bir makalede yazarın, günde kaç öğün yenmesi gerektiğini anlatarak, herkesin iş durumuna göre saat 6:00 ile 9:00 arası yapılması gereken sabah kahvaltısında, öğle ve akşam yemekleri gibi özenle kurulmuş bir sofrada ailece bir araya gelinmesi gerektiğini; ayrıca resmi dairelerde memurlar için öğle tatili saat 12:00 olarak belirlendiğinden beri ailelerin de yemek zamanlarının buna göre düzenlediğini dile getirdiğini aktarmış. Ayrıca günde iki kez olmak üzere sabah 11:00 ve akşam 18:00’de yemek yemenin medeni hayat için uygunsuz olduğuna dikkat çeken yazar, bu saatlerin iş zamanını kapsadığını belirtmiş.

Daha teferruatlı bilgi için Beslenme Bülteni'nden okuyalım:
Günde kaç öğün yemeliyiz?

Ve Beslenme Bülteni'ninin referans verdiği Dünya Gıda sitesindeki yazıya da bir göz atalım:
Türk kahvaltı kültürüne doğru, kısa bir keşif yolculuğu

Padişah yemek yerken:
Misafir sofrası:
Bu da aşçıbaşı olsa gerek :)
Sıhhatiniz ve afiyetiniz bol olsun.
Afiyet olsun...


8 Mayıs 2013 Çarşamba

30 farklı kültüre ait vasat ailelerin diyeti ve haftalık mutfak harcamaları

Dünyanın dört bir yanından 30 farklı kültüre ait vasat ailelerin diyeti ve haftalık mutfak harcamaları fotoğraflarıyla birlikte yayınlanmış. İncelemek için lütfen şuradan buyrun:
The great global food gap: Families around the world photographed with weekly shopping as they reveal cost ranges from £3.20 to £320

Kuzey Afrika'nın Çad Cumhuriyetinden Aboubakar ailesi: haftalık mutfak masrafı ortalama £37

İstanbul'dan Çelik ailesi:  haftalık mutfak masrafı ortalama £93

Almanya'dan Melander ailesi: mutfak masrafı ortalama £320

7 Mayıs 2013 Salı

Türk dizilerinde ve dünyada subliminal mesajlar

Türk dizilerinde ve dünyada subliminal mesajlar, Kürşad Berkkan canlı yayından...
http://www.youtube.com/watch?v=GLsE6pRqsRE
Not: Teknik bir nedenle embed edemedim, afedersiniz.
Biz elhamdülillah geçinip gidiyoruz işte... Ama Allah'ım videoda bahsedilen şeylere maruz kalan ülkelere kolaylık versin...

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Bilinçaltı (subliminal) meselesine dair yine


Bu da bulduğum bir başka kaynak. Daha farklı noktalara da değiniyor:
50 ülkede yasak ama Türkiyede serbest

Haberlere bile çıkmış vaziyette, lakin devlet kurumları bu konuda bildiğim kadarıyla hiçbir şey yapmış değil. Lütfen videoyu izleyin...



Tövbe estağfurullah...

Siz iyisi mi şu videoyu da izleyin:

Şöyle birşey bile var, çok aptalca bulduğum bir şarkıya dair. Ama çok yaratıcı değil mi?

Şu video da bi yerden tanıdık gelmiyor mu?...

Bunların yanısıra çizgi filmlerde bol bol masonik işaretler, ve birtakım tarikatlara ait davranış biçimleri uygulanıyor... Maalesef hedef kitle genellikle zihinleri bilumum fesattan arî masum çocuklar. Yazık...

Bu da filmlerden...


Şunu da ihmal etmemek lazım tabi...
Peki doğru söze ne denir?


Şu fotoğraftaki işaretler bile bir mana içebilir mi acaba diye insanın aklına gelmiyor değil... :(

Ne diyeyim, Allah taksiratımızı affetsin, neslimizin ve ahlakımızın devamını nasip etsin inşallah...

Bilinçaltı, Gizli Hipnoz, ve görsel uygulamalar

Gündelik hayatımızın içinde, her an ve her yerde, farkına varmadan yaşadığımız ya da maruz bırakıldığımız gizli hipnoz ile alakalı şu yazıyı okuyabilirsiniz: GİZLİ HİPNOZA DİRENMENİN YÖNTEMLERİ
Not: Linkini verdiğim sitede de bilinçaltına yönelik mesajlar verilmekte olduğu aşikar, değil mi? 

Ticari kaygılarla, etik kelimesinin her tarafa çekilebilir ve her manaya gelebilir bir kelime haline getirilmesinden beridir her yerde gizli hipnoz uygulamaları karşımıza çıkabilmekte, ve bilinçaltımız korunmasız bir çocuk gibi her türlü telkine açık hale gelebilmektedir. Bizim yapabileceğimiz en iyi şey bu tarz uygulamaların farkında olmak, ve kirli oyunlardan uzak tutmaya çalışmaktır.

Gizli hipnoz uygulamalarından bazıları şurada anlatılmıştır: GİZLİ HİPNOZA DİRENMEK - Görsel uygulamalar
Not: Linkini verdiğim sitede de bilinçaltına yönelik mesajlar verilmekte olduğu aşikar, değil mi? 






Eminim ki verdiğim linkte anlatılanlar ve yukardaki fotoğraflar iyice ayyuka çıkanlardır, ve Allah bilir, daha hangi başka yöntemler vardır... Dine saldırı niteliği taşıyan bilinçaltı mesajlar içerem karikatür bile yapmışlar...


Bir başka kaynaktan aldığım yorum ise şu şekilde:
Subliminal mesaj veya bilinçaltı mesaj, başka bir objenin içine gömülü olan bir işaret ya da mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Subliminal mesajlar insanın bilinçli dikkati tarafından fark edilemezler, ancak bu mesajların insanın bilinçaltını etkiledikleri ileri sürülmektedir. Subliminal teknikler reklamcılık ve propaganda alanlarında sıklıkla kullanılmaktadır. Dizilerde veya filmlerde karakterlerin içtiği içecek markaları, kıyafetleri subliminal mesaj örneklerindendir. Bu tekniklerin amaçları, etkisi, kullanım sıklığı ve rekabet gibi konularda ahlaka uygunluğu konuları tartışmalıdır. Marka ve ürünlerin pazarlamasından toplumun ilgi , ihtiyaç ve algısını değiştirmeye kadar bir çok konuda kullanılmaktadır. Bir kişiyi kurumu ya da ürünü kötü göstermek için o şey ile kötü olan bir nesnenin aynı temada işlenmesi subliminal mesajın en yaygın kullanılma şeklidir. Şu ana kadar yapılan çalışmalar neticesinde en bilinçli ve defansif kişiler bile bu mesajları ilk bakışta %100 olarak çözememektedir. Bu da toplumlarımızı yönlendirmeli reklamlara karşı savunmasız bırakmaktadır.


İşin en iğrenç ve vahim boyutu, bu mesajların çizgi filmlerle sabi çocuklara da uygulanması...


Ege'de balık çiftlikleri


Ege denizinde son yıllarda balık çiftliklerinin ne kadar ciddiyetsiz ve sorumsuz bir biçimde çevreyi tahrip ettiklerini, ve sayılarının da bir o kadar kontrolsuz artışını Sayın Özkan Gülkaynak'ın gözlem ve yorumları ile okumak için lütfen şuradan buyrun: EGE'DE BALIK ÇİFTLİKLERİ

3 Mayıs 2013 Cuma

Tuz hikayesi

Bu tuz hikayesi vaktiyle annemin anlattığı ve benim zihnimde yer eden hikayelerdendir: :)


Eski zamanlarda tuz çok kıymetli imiş, ve şimdiki gibi bakkalda markette satılmazmış. O zamanlarda bir köy yerinde çok saf ve cömert bir kadın varmış. Kadının kocası evde tuz bittikçe eşeğine binip tuzlaya gider ve bir eşek yükü tuz getirirmiş. Ne var ki kocanın tuz getirdiğini gören konu komşu hemen eve üşüşür, ve kadını yağlayıp ballayıp tuzu tabiri caizse yağmalarlarmış.

E haliyle evdeki tuz da tez vakitte bitermiş. Gariban koca yine binbir zahmetle tuzlaya gider, ama yine eve getirdiği tuzlar çabucak tükenirmiş. Bir, üç, beş, derken  bu işten illallah diyen koca bir gün evde tuz bitince hanımına kızmış. Hatun, demiş, bugün benim işim var, bu sefer de tuzlaya sen gidiversene...


Kadın seher vakti binmiş eşeğe, ve tutmuş tuzlanın yolunu. Aman nasıl bir yol... Kadıncağız dereler tepeler aşmış, toz toprak yollardan geçmiş... Sıcak dersen bi yana... Tuzlaya varıp bir eşek yükü tuzu yüklemiş, gerisin geri aynı yollardan geçip akşam üzeri kan ter içinde köye gelmiş.

Komşular hemen damlamışlar kadının evine, ellerinde boş tuz kaplarıyla. Ama bu sefer yer mi kadın aynı numaraları! Demiş ki tebelleş olan komşulara:

Gördüm tuzlanın yokuşunu,
Sahrayı geçişini,
Ben tuzumu veremem,
Er tuzunu bilemem...